Hayallerinin peşinden giden iş insanı Davut Topoğlu'nun başarı dolu hikayesi;
Hayallerinin peşinden giden iş insanı Davut Topoğlu'nun başarı dolu hikayesi;
İmkansızlıklara boyun eğmedi kendi şirketini kurdu
Hayalleri ve idealleri 50 haneli köyüne sığmayan 68 yaşındaki Davut Topoğlu, 13 yaşında ayrıldığı köyüne ilham olan başarılara imza attı. Bakkal dükkanında çalışarak iş hayatına atılan Davut Topoğlu, şimdi sağlıktan turizme, inşaattan yatırıma uzanan pek çok alanda hizmet veren Davut Topoğlu Holding'in kurucusu.
Haber Giriş Tarihi: 15.09.2023 22:43
Haber Güncellenme Tarihi: 15.09.2023 22:43
Kaynak: Haber Merkezi
dubainews.com.tr
Adaletsizliğe karşı çıkarak köyünden ayrılan Davut Topoğlu'nun mücadele ve başarı dolu hikayesi birçok insana da ilham oluyor.
Erzincan'nın İliç kazasına bağlı 50 haneli Dikmen köyünde doğup büyüyen Davut Topoğlu, 13 yaşında köyünde hüküm süren adaletsizliğin farkına vardı. Köyün zenginlerinin, durumu iyi olmayan diğer ailelere yaptığı zulmü küçük yaşta fark eden Davut Topoğlu, iyi bir insan olmak için hayaller kurdu. İstanbul'a gitmeye karar veren Topoğlu, annesinin de destekleriyle İstanbul'a gitti. Üvey ablasının yanında kapıcılık yapan Topoğlu, daha sonra marangozcu da çırak olarak çalıştı. Akrabalarının bakkal dükkanında 3 sene çalışan Topoğlu, daha sonra askere gitti. En büyük hayallerinden birisi olan 'çavuş olma' arzusunun peşinden koşan Topoğlu, ilk okul mezunu olmasına rağmen bu hayalini gerçekleştirdi. Askerden dönünce artık hayallerinin peşinden giden Topoğlu, borçla da olsa bir bakkal dükkanı satın aldı. Bu bakkal dükkanıyla iş hayatına atılan Topoğlu, yenilikçi bakış açısıyla işlerini büyüttü. Ev alıp satmaya başlayan Topoğlu, daha sonra müteahhitlik yapmaya başladı. Adaletsizlik ve yoksulluktan gelen Topoğlu, 1981 yılında inşaat faaliyetlerine başladı. İstanbul'un hem konut hem de iş konusunda önde gelen semtlerinde birbirinden modern yapılar inşaa eden Davut Topoğlu, şimdi Davut Topoğlu Holding'in yönetim kurulu başkanlığını yapıyor.
DÜNYANIN EN SAĞLIKLI BİNASINI İNŞAA ETTİ
Davut Topoğlu Holding, 2014 senesinde “Dünyanın en sağlıklı binası “ konsepti ile Türkiye’nin ilk doktor muayenehane merkezini olan Vital Fulya Plaza’yı hizmete açtı ve 70’in üzerinde hekime muayenehane hizmeti vermeye başladı. Aynı yıl ayrıca Vital Gayrimenkul Yatırım A.Ş. ve Vital Yönetim hizmetleri şirketlerini kurarak bünyesine dâhil etti. 2019 yılında ise turizm firması olan Vital Otel turizm A.Ş. yi kurarak Fulya’da yılda ortalama 40 bin misafirin konaklayabileceği ilk otelini hizmete açtı. Bugün bünyesinde sağlıktan turizme, inşaattan yatırıma uzanan pek çok alanda hizmet veren Davut Topoğlu Holding, yerli sermayesi ile büyümeye ve hizmet etmeye devam ediyor. Davut Topoğlu, birçok insana örnek ve ilham olacak başarı dolu hayat hikayesini anlattı.
KÜÇÜK YAŞTA KÖYDEKİ ADALETSİZLİKLERİ FARK ETTİ
Erzincan'da doğup büyüdüğünü ifade eden Davut Topoğlu, 13 yaşında ailesi tarafından İstanbul'a gönderildiğini anlattı. Topoğlu, "50 hanelik bir köyümüz vardı, 5 hane kendilerini zengin yerine koymuşlardı ve 45 hane üzerinde de hegomanyalarını oluşturmuşlardı. Bu 45 hanenin içinde bizde vardık. Bunun bir adaletsizlik olduğunu düşünüyordum. 45 haneden daha zengin oldukları için tek söz hakkı da onlardaydı, uygulamalarını doğru bulmuyordum. Bu nedenle hırslanıyordum ama kimseyle de paylaşamıyordum. 'Bu fakirlik benim alın yazım olamaz. İstanbul'a gitmeliyim ve hemen çalışmalıyım' diye düşünürdüm. 'Zenginlerin zulüm ettiği gibi bir insan olmamalıyım' derdim. Anneme de hep ısrar ettim ancak İstanbul'da da tanıdıklarımız yoktu, ben hiç o kısmı düşünmüyordum. Bu şekilde köyümden ayrıldım ve İstanbul'a gittim. Köyümüzde elektrik ve televizyon yoktu. Sadece bu 5 hanede lüks denilen lamba yanardı. Çalışmalarını tamamlayan büyüklerimiz de bu hanelerin bir odasında toplanır, konuşurdu. Ben ve arkadaşlarım, yapacak bir şey olmadığı için gider büyüklerin konuşmasını dinlerdik. Önce işle ilgili konuşurlardı ardından da siyaset konuşulurdu. Genelde Demirel hakkında konuşmalar olurdu. Bu içerde konuşulan konular beni çok etkilerdi, hayeller kurardım. Bu hayaller benimle birlikte İstanbul'a geldi" diye konuştu.
'SAHİPSİZ KALDIĞIMI DÜŞÜNDÜM VE AĞLADIM'
Laleli'de kapıcılık yapan üvey ablasının yanına gittiğini anlatan Topoğlu, "Enişte bey akşamları eve geldiğinde yapılan sohbetlerde Teşvikiye'de amcamın kızının kocasıyla bakkal işlettiklerini öğrendim. Ablamın üzerindeki yükü almıştım, binayı ben temizliyordum, çöpleri ben alıyordum. Siparişleri ben alırdım. Aradan birkaç ay geçti ve 'benim başka ideallarim var. Ben burada ne yapacağım?' dedim. Annemle hep mektuplaşırdık, annem bir mektubunda 'çocuğu bir zaanata verin' dedi. Yine annemin bir akrabasının yanında işe başladım. Çarşıkapı'da marangoz dükkanı vardı, oraya çırak olarak koydular. Arka sokaklardan marangozhaneye gider gelirdim. Yaklaşık 2 ay gittim buraya. Bir gün iş dönüşü eve geldim, ev bomboştu. Buna bir anlam veremedim, bana haber verilmedi. Orada çok duygusallaştım, sahipsiz kaldığımı düşündüm ve hüngür hüngür ağladım. Bu sırada apartmanda oturan bir kadın beni çağırdı ve kasaba gönderdi. Kasaptan istediklerini aldım ve kendisine teslim ettim. 'Ben şimdi ne yapacağım?' diye düşünmeye başladım. Laleli'nin ana caddesine bile çıkmış biri değildim. O imkansızlığın verdiği cesaretle ana caddeye çıktım ve Teşvikiye'ye gitmeye karar verdim. Bir amca bana yardım etti ve Teşvikiye'ye gittim. Beni yanlışlıkla Maçka'da indirmişler. Elimde bir adres yok, karanlık bastı. Ana yolda yürürken bir bakkal gördüm ve girdim. Akrabalarımın isimlerini sordum, 'bunların bakkal dükkanı nerede?' dedim. Bana tarif ettiler ve o yeri buldum. Kimse bana bir şey demedi, 'hemen şu sepeti al, şu apartmana götür' dediler ve hikayem başladı" dedi.
ÇAVUŞ OLMA HAYALİNİN PEŞİNDEN KOŞTU
3 sene bu bakkal dükkanında çalıştığını anlatan Topoğlu, "Ben onlara borçluymuşum diye beni işten çıkardılar. Ara ara ablamın evinde kalırdım ama daha çok bakkalın bodrum katında yatardım. Ben kendimi müdafa edemez durumdaydım. 'Annene, babana çay şeker gönderdik. Sana pantolon aldık' diyerek geçiştirdiler. Sonrasında başka bir bakkal dükkanını işleten bir köylümüz vardı, onun yanına girdim. Bu arada annem sürekli 'seni özledim, gel' diyordu. Köye gittim ve aslında annem beni evlendirmek için köye çağırmıştı. 16 yaşlarındaydım, bu zengin dediğimiz hanelerin birinin kızlarıyla hemde... Ben karşı koysam da fayda etmedi, boyun eğmek zorunda kaldım ve evledim, 2 tane çocuğum oldu. 20 yaşında askere gittim, o dönemde de 3. çocuğum oldu. Askere gidince çavuş olmak istediğimi söyledim ama ilkokul mezunu olduğum için olamadım, kursağımda kaldı. Edirne'ye geldiğimizde artık usta asker olmuştuk. Karargah bölüğünde takımlara ayrıldık, bizim takımımızın başında bizden 8-9 yaş büyük bir çavuş vardı. Benimle birlikte gelen arkadaşlarım bu kaprisli çavuşun değişik taleplerini yaparlardı, kola ve sigara ısmarlarlardı. Ben bunları yapmazdım. Bu çavuş en zor görevlere beni gönderirdi. Kalan süremin bunun yanında nasıl dolacağını kara kara düşünüyordum. Aradan 20 gün geçti, ictimadayız ve yüzbaşımız geldi. Askerlerle tek tek konuştu, sorular sordu. Yüzbaşımız disiplinli bir subaydı. Acemi eğitiminde gördüğümüz derslerden bazı sorular ve hangi okuldan mezun olduğumuzu soruyordu. Bana sıra geldi, onun istediği gibi tekmil verdim, sorduğu sorulara şakır şakır cevaplar verdim. Son olarak 'hangi okuldan mezun oldun?' diye sordu ve ben hiç düşünmeden 'Erzincan Cumhuriyet Lisesi mezunuyum' dedim. Beni de diğer alana çıkardı. Sırf çavuş olma hayali yüzünden bu yalanı söylemiştim, tedirgin olmaya başladım. Bizi çavuş talim alanına gönderdiler. Toplam 20 kişiydik, burada 3 ay kurs gördük. Korkumdan bütün dersleri adeta yuttum, gece gündüz çalıştım. Yazılılar ve sözlüler başladı, 20 kişinin içinden 6 kişi sınavı geçtik ve çavuş olduk. Törenlerin ardından bu kaprisli çavuşun yerine ben görevlendirildim" dedi.
'BORÇLA BAKKAL DÜKKANI ALDIM'
Tezkere alınca İstanbul'a geldiğini ifade eden Topoğlu, "Eşim ve çocuklarımın yanına gitmedim. O dönem kardeşim bir eczanede kalfa olarak çalışıyordu. Kardeşim 'eczanenin biraz ilerisinde bakkal dükkanı var, bu kişi iş yapamıyor. Bakkalı devir edecek. Burayı alsak da kozmetikçi yapsak' dedi. Bakkal dükkanına gittim ve baktım, yaşlı bir adamdı, 'burayı bize kaça devredersin' diye sordum. 60 bin lira dedi. Ben de 100 lira para var. Köylülerimizin kapısını çaldım, bir kişiden ret cevabı almadım. Parayı topladım ve dükkanı devir aldık. Bir 60 bin daha lazım ki içerisine mal koyalım. Çıraklık dönemimde tanıdığım toptancılar vardı, onlara gittim. Durumu anlattım ve kendilerine hazırladığım listeyi verdim, karşılığında da 'bana senet yapın' dedim. Bir kamyon mal verdiler bana ve malları dükkana dizdik, kolları sıvadık. Sabah 05.00, gece 01.00'e kadar çalıştım. Çoluk çocuk köydeler.... Daha sonra bu bakkal dükkanını alan 3 kişinin iflas ettiğini öğrendim. Ben o bakkal dükkanını ayağa kaldırdım. Bu güzel bakkal dükkanı bana yetmemeye başladı. 3 sene çalıştığım bakkalın sahibi uzaktan akrabamız olan kişi bana teklifte bulundu, 'gel bu dükkanı al' dediler. Ben oraya aldım ve o dükkana geçtim, küçük bakkal dükkanını da kardeşime bıraktım. 1983 yılında rahmetli Özal başa geçti, KDV, yazarkasa gibi şeyler hayatımıza girdi. Bu yeni dükkan da bana dar gelmeye başladı. Kasada oturken 2 kasketli kişi içeri girdi, bana sorular sordular. Bu 2 kişinin kardeş olduğunu öğrendim, Almanya'da çalışmışlar ve birikimleri vardı. Burada sıvacılık yapmışlar ve müteahhit olmak istiyorlardı. Dükkanın ilerisindeki inşaatı bana sordular. Aslında benim de hayallerimin arasında müteahhitlik vardı. Onlar gittikten sonra 'ey efendi burada ne oturuyorsun, bakkal dükkanı devri bitti, kapatmalısın ve sen müteahhitliğe gitmelisin' diye düşündüm. Kesin kararımı verdim ve olmayan sermameyle adım attım. Bu dönemde bir daire ve araba almıştım. Ayrıca boş daire alıp, içerisini yapıp üstüne karımı koyup satıyordum. Yine bir daire aldım ve hemen tadilatına koyuldum. 15 bin liraya aldığım daireyi ilk önce 30 bin liraya satışa çıkardım. Ama satılmadı fiyatı düşürdüm. Artık senetimin tarihini gelmesine 3 gün kaldı. En sonunda bir anne ve kızı aradı, daireyi görmek istedi. O döneme kadar onlarca insan daireyi görmeye geldi. Daireyi gezdiler ve 'burayı annemize alacağız, ne istiyorsunuz' diye sordular. 30 bin lira dedim ve indirim de yapmadım. Ertesi gün bu kadın yeniden aradı ve evi sattım. Çantayla 30 bin lirayı aldım. O dönemin parasıyla çok büyük paraydı. Lüks bir balık restorantına gittim ve ziyafet çektim. Akşama kadar Üsküdar'ı izledim. Çok farklı duygular hissettim. O evi almak için arabamı satmıştım, hemen gittim yeniden araba aldım ve memlekete gittik" ifadelerini kullandı.
TOPOĞLU'NDAN GENÇLERE ALTIN TAVSİYELER
Türkiye'de ilk doktor muayene plazasını hayata geçirdiğini anlatan Topoğlu, "Her branştaki doktorların taleplerini karşıladım, şu an bu plazada 100'ün üzerinde doktor var ve bir tane boş yerimiz yok. Buraya gelen hastaların yüzde 60'ının yabancı olduğunu görünce bu sefer de 'barınma yeri yapacağım' dedim. Çocuklarım 'plazanın daha kredisi bitmedi, sen ne yapıyorsun' dediler. Oteli aldım ve inşaata başladım. O oteli de pandemi döneminde açtım. İlk misafirimiz İngiltere'den geldi, yüzde 100 doluluğa ulaştık. Param olarak bir işe hiç girmedim, hep parasız işe girdim. Ama projeye inandım. Ayrıca yakında bir kitabım çıkacak. Gençlere de bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Genel de 'o zaman öyleymiş, imkanlar daha iyiymiş' diye bir söz vardır. Bugün de aynı şeyi ben söylüyorum. 3 sene sonra bugün için de aynı şey söylenecek. Bu sürekli böyle devam edecek. Bunu kendinize mazeret olarak görmeyin. Ayrıca iddialı ve idealist olmaları gerekiyor. Aynaya bir bakın ve kendinize 'ben bir şey olmalıyım, ne olmalıyım' diye sorun. Kendinizi keşfedin, ben de öyle yaptım. Önüme bir hedef koydum ve yol aldım. 'Param yok, annemin ve babamın da parası yok, gideyim bir yerde çalışayım' derseniz bir yere varamazsınız. Eğer bir yerde maaşa mahkumsan hiçbir idealin yerine gelmez. Kendinizi keşfedin, o uğurda büyük hayaller kurun ve sonra da onun peşinden koşun. Ben okutulamadım ama bu yaşıma kadar günde 10 gazete okurum. Gençler lüften mazeretlere sığınmayın, eskiden Amerika fırsatlar ülkesiydi şimdi Türkiye fırsatlar ülkesi, sen yeter ki kıpırda ve harekete geç. Elbette benim de kusurlu ve hatalı yanlarım vardır. Bu yaşımda 05.00'te ayaktayım. Dolayısıyla dünden kalan sorumlarım varsa bunu asla kafamdan atamam. Evimden çıkarken bildiğim bütün duaları okurum ve Allah'ıma yalvarırım, 'Allah'ım bana vermek üzere ver' derim. Veren el olmak için çabalıyoruz" şeklinde konuştu.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hayallerinin peşinden giden iş insanı Davut Topoğlu'nun başarı dolu hikayesi;
İmkansızlıklara boyun eğmedi kendi şirketini kurdu Hayalleri ve idealleri 50 haneli köyüne sığmayan 68 yaşındaki Davut Topoğlu, 13 yaşında ayrıldığı köyüne ilham olan başarılara imza attı. Bakkal dükkanında çalışarak iş hayatına atılan Davut Topoğlu, şimdi sağlıktan turizme, inşaattan yatırıma uzanan pek çok alanda hizmet veren Davut Topoğlu Holding'in kurucusu.
Adaletsizliğe karşı çıkarak köyünden ayrılan Davut Topoğlu'nun mücadele ve başarı dolu hikayesi birçok insana da ilham oluyor.
Erzincan'nın İliç kazasına bağlı 50 haneli Dikmen köyünde doğup büyüyen Davut Topoğlu, 13 yaşında köyünde hüküm süren adaletsizliğin farkına vardı. Köyün zenginlerinin, durumu iyi olmayan diğer ailelere yaptığı zulmü küçük yaşta fark eden Davut Topoğlu, iyi bir insan olmak için hayaller kurdu. İstanbul'a gitmeye karar veren Topoğlu, annesinin de destekleriyle İstanbul'a gitti. Üvey ablasının yanında kapıcılık yapan Topoğlu, daha sonra marangozcu da çırak olarak çalıştı. Akrabalarının bakkal dükkanında 3 sene çalışan Topoğlu, daha sonra askere gitti. En büyük hayallerinden birisi olan 'çavuş olma' arzusunun peşinden koşan Topoğlu, ilk okul mezunu olmasına rağmen bu hayalini gerçekleştirdi. Askerden dönünce artık hayallerinin peşinden giden Topoğlu, borçla da olsa bir bakkal dükkanı satın aldı. Bu bakkal dükkanıyla iş hayatına atılan Topoğlu, yenilikçi bakış açısıyla işlerini büyüttü. Ev alıp satmaya başlayan Topoğlu, daha sonra müteahhitlik yapmaya başladı. Adaletsizlik ve yoksulluktan gelen Topoğlu, 1981 yılında inşaat faaliyetlerine başladı. İstanbul'un hem konut hem de iş konusunda önde gelen semtlerinde birbirinden modern yapılar inşaa eden Davut Topoğlu, şimdi Davut Topoğlu Holding'in yönetim kurulu başkanlığını yapıyor.
DÜNYANIN EN SAĞLIKLI BİNASINI İNŞAA ETTİ
Davut Topoğlu Holding, 2014 senesinde “Dünyanın en sağlıklı binası “ konsepti ile Türkiye’nin ilk doktor muayenehane merkezini olan Vital Fulya Plaza’yı hizmete açtı ve 70’in üzerinde hekime muayenehane hizmeti vermeye başladı. Aynı yıl ayrıca Vital Gayrimenkul Yatırım A.Ş. ve Vital Yönetim hizmetleri şirketlerini kurarak bünyesine dâhil etti. 2019 yılında ise turizm firması olan Vital Otel turizm A.Ş. yi kurarak Fulya’da yılda ortalama 40 bin misafirin konaklayabileceği ilk otelini hizmete açtı. Bugün bünyesinde sağlıktan turizme, inşaattan yatırıma uzanan pek çok alanda hizmet veren Davut Topoğlu Holding, yerli sermayesi ile büyümeye ve hizmet etmeye devam ediyor. Davut Topoğlu, birçok insana örnek ve ilham olacak başarı dolu hayat hikayesini anlattı.
KÜÇÜK YAŞTA KÖYDEKİ ADALETSİZLİKLERİ FARK ETTİ
Erzincan'da doğup büyüdüğünü ifade eden Davut Topoğlu, 13 yaşında ailesi tarafından İstanbul'a gönderildiğini anlattı. Topoğlu, "50 hanelik bir köyümüz vardı, 5 hane kendilerini zengin yerine koymuşlardı ve 45 hane üzerinde de hegomanyalarını oluşturmuşlardı. Bu 45 hanenin içinde bizde vardık. Bunun bir adaletsizlik olduğunu düşünüyordum. 45 haneden daha zengin oldukları için tek söz hakkı da onlardaydı, uygulamalarını doğru bulmuyordum. Bu nedenle hırslanıyordum ama kimseyle de paylaşamıyordum. 'Bu fakirlik benim alın yazım olamaz. İstanbul'a gitmeliyim ve hemen çalışmalıyım' diye düşünürdüm. 'Zenginlerin zulüm ettiği gibi bir insan olmamalıyım' derdim. Anneme de hep ısrar ettim ancak İstanbul'da da tanıdıklarımız yoktu, ben hiç o kısmı düşünmüyordum. Bu şekilde köyümden ayrıldım ve İstanbul'a gittim. Köyümüzde elektrik ve televizyon yoktu. Sadece bu 5 hanede lüks denilen lamba yanardı. Çalışmalarını tamamlayan büyüklerimiz de bu hanelerin bir odasında toplanır, konuşurdu. Ben ve arkadaşlarım, yapacak bir şey olmadığı için gider büyüklerin konuşmasını dinlerdik. Önce işle ilgili konuşurlardı ardından da siyaset konuşulurdu. Genelde Demirel hakkında konuşmalar olurdu. Bu içerde konuşulan konular beni çok etkilerdi, hayeller kurardım. Bu hayaller benimle birlikte İstanbul'a geldi" diye konuştu.
'SAHİPSİZ KALDIĞIMI DÜŞÜNDÜM VE AĞLADIM'
Laleli'de kapıcılık yapan üvey ablasının yanına gittiğini anlatan Topoğlu, "Enişte bey akşamları eve geldiğinde yapılan sohbetlerde Teşvikiye'de amcamın kızının kocasıyla bakkal işlettiklerini öğrendim. Ablamın üzerindeki yükü almıştım, binayı ben temizliyordum, çöpleri ben alıyordum. Siparişleri ben alırdım. Aradan birkaç ay geçti ve 'benim başka ideallarim var. Ben burada ne yapacağım?' dedim. Annemle hep mektuplaşırdık, annem bir mektubunda 'çocuğu bir zaanata verin' dedi. Yine annemin bir akrabasının yanında işe başladım. Çarşıkapı'da marangoz dükkanı vardı, oraya çırak olarak koydular. Arka sokaklardan marangozhaneye gider gelirdim. Yaklaşık 2 ay gittim buraya. Bir gün iş dönüşü eve geldim, ev bomboştu. Buna bir anlam veremedim, bana haber verilmedi. Orada çok duygusallaştım, sahipsiz kaldığımı düşündüm ve hüngür hüngür ağladım. Bu sırada apartmanda oturan bir kadın beni çağırdı ve kasaba gönderdi. Kasaptan istediklerini aldım ve kendisine teslim ettim. 'Ben şimdi ne yapacağım?' diye düşünmeye başladım. Laleli'nin ana caddesine bile çıkmış biri değildim. O imkansızlığın verdiği cesaretle ana caddeye çıktım ve Teşvikiye'ye gitmeye karar verdim. Bir amca bana yardım etti ve Teşvikiye'ye gittim. Beni yanlışlıkla Maçka'da indirmişler. Elimde bir adres yok, karanlık bastı. Ana yolda yürürken bir bakkal gördüm ve girdim. Akrabalarımın isimlerini sordum, 'bunların bakkal dükkanı nerede?' dedim. Bana tarif ettiler ve o yeri buldum. Kimse bana bir şey demedi, 'hemen şu sepeti al, şu apartmana götür' dediler ve hikayem başladı" dedi.
ÇAVUŞ OLMA HAYALİNİN PEŞİNDEN KOŞTU
3 sene bu bakkal dükkanında çalıştığını anlatan Topoğlu, "Ben onlara borçluymuşum diye beni işten çıkardılar. Ara ara ablamın evinde kalırdım ama daha çok bakkalın bodrum katında yatardım. Ben kendimi müdafa edemez durumdaydım. 'Annene, babana çay şeker gönderdik. Sana pantolon aldık' diyerek geçiştirdiler. Sonrasında başka bir bakkal dükkanını işleten bir köylümüz vardı, onun yanına girdim. Bu arada annem sürekli 'seni özledim, gel' diyordu. Köye gittim ve aslında annem beni evlendirmek için köye çağırmıştı. 16 yaşlarındaydım, bu zengin dediğimiz hanelerin birinin kızlarıyla hemde... Ben karşı koysam da fayda etmedi, boyun eğmek zorunda kaldım ve evledim, 2 tane çocuğum oldu. 20 yaşında askere gittim, o dönemde de 3. çocuğum oldu. Askere gidince çavuş olmak istediğimi söyledim ama ilkokul mezunu olduğum için olamadım, kursağımda kaldı. Edirne'ye geldiğimizde artık usta asker olmuştuk. Karargah bölüğünde takımlara ayrıldık, bizim takımımızın başında bizden 8-9 yaş büyük bir çavuş vardı. Benimle birlikte gelen arkadaşlarım bu kaprisli çavuşun değişik taleplerini yaparlardı, kola ve sigara ısmarlarlardı. Ben bunları yapmazdım. Bu çavuş en zor görevlere beni gönderirdi. Kalan süremin bunun yanında nasıl dolacağını kara kara düşünüyordum. Aradan 20 gün geçti, ictimadayız ve yüzbaşımız geldi. Askerlerle tek tek konuştu, sorular sordu. Yüzbaşımız disiplinli bir subaydı. Acemi eğitiminde gördüğümüz derslerden bazı sorular ve hangi okuldan mezun olduğumuzu soruyordu. Bana sıra geldi, onun istediği gibi tekmil verdim, sorduğu sorulara şakır şakır cevaplar verdim. Son olarak 'hangi okuldan mezun oldun?' diye sordu ve ben hiç düşünmeden 'Erzincan Cumhuriyet Lisesi mezunuyum' dedim. Beni de diğer alana çıkardı. Sırf çavuş olma hayali yüzünden bu yalanı söylemiştim, tedirgin olmaya başladım. Bizi çavuş talim alanına gönderdiler. Toplam 20 kişiydik, burada 3 ay kurs gördük. Korkumdan bütün dersleri adeta yuttum, gece gündüz çalıştım. Yazılılar ve sözlüler başladı, 20 kişinin içinden 6 kişi sınavı geçtik ve çavuş olduk. Törenlerin ardından bu kaprisli çavuşun yerine ben görevlendirildim" dedi.
'BORÇLA BAKKAL DÜKKANI ALDIM'
Tezkere alınca İstanbul'a geldiğini ifade eden Topoğlu, "Eşim ve çocuklarımın yanına gitmedim. O dönem kardeşim bir eczanede kalfa olarak çalışıyordu. Kardeşim 'eczanenin biraz ilerisinde bakkal dükkanı var, bu kişi iş yapamıyor. Bakkalı devir edecek. Burayı alsak da kozmetikçi yapsak' dedi. Bakkal dükkanına gittim ve baktım, yaşlı bir adamdı, 'burayı bize kaça devredersin' diye sordum. 60 bin lira dedi. Ben de 100 lira para var. Köylülerimizin kapısını çaldım, bir kişiden ret cevabı almadım. Parayı topladım ve dükkanı devir aldık. Bir 60 bin daha lazım ki içerisine mal koyalım. Çıraklık dönemimde tanıdığım toptancılar vardı, onlara gittim. Durumu anlattım ve kendilerine hazırladığım listeyi verdim, karşılığında da 'bana senet yapın' dedim. Bir kamyon mal verdiler bana ve malları dükkana dizdik, kolları sıvadık. Sabah 05.00, gece 01.00'e kadar çalıştım. Çoluk çocuk köydeler.... Daha sonra bu bakkal dükkanını alan 3 kişinin iflas ettiğini öğrendim. Ben o bakkal dükkanını ayağa kaldırdım. Bu güzel bakkal dükkanı bana yetmemeye başladı. 3 sene çalıştığım bakkalın sahibi uzaktan akrabamız olan kişi bana teklifte bulundu, 'gel bu dükkanı al' dediler. Ben oraya aldım ve o dükkana geçtim, küçük bakkal dükkanını da kardeşime bıraktım. 1983 yılında rahmetli Özal başa geçti, KDV, yazarkasa gibi şeyler hayatımıza girdi. Bu yeni dükkan da bana dar gelmeye başladı. Kasada oturken 2 kasketli kişi içeri girdi, bana sorular sordular. Bu 2 kişinin kardeş olduğunu öğrendim, Almanya'da çalışmışlar ve birikimleri vardı. Burada sıvacılık yapmışlar ve müteahhit olmak istiyorlardı. Dükkanın ilerisindeki inşaatı bana sordular. Aslında benim de hayallerimin arasında müteahhitlik vardı. Onlar gittikten sonra 'ey efendi burada ne oturuyorsun, bakkal dükkanı devri bitti, kapatmalısın ve sen müteahhitliğe gitmelisin' diye düşündüm. Kesin kararımı verdim ve olmayan sermameyle adım attım. Bu dönemde bir daire ve araba almıştım. Ayrıca boş daire alıp, içerisini yapıp üstüne karımı koyup satıyordum. Yine bir daire aldım ve hemen tadilatına koyuldum. 15 bin liraya aldığım daireyi ilk önce 30 bin liraya satışa çıkardım. Ama satılmadı fiyatı düşürdüm. Artık senetimin tarihini gelmesine 3 gün kaldı. En sonunda bir anne ve kızı aradı, daireyi görmek istedi. O döneme kadar onlarca insan daireyi görmeye geldi. Daireyi gezdiler ve 'burayı annemize alacağız, ne istiyorsunuz' diye sordular. 30 bin lira dedim ve indirim de yapmadım. Ertesi gün bu kadın yeniden aradı ve evi sattım. Çantayla 30 bin lirayı aldım. O dönemin parasıyla çok büyük paraydı. Lüks bir balık restorantına gittim ve ziyafet çektim. Akşama kadar Üsküdar'ı izledim. Çok farklı duygular hissettim. O evi almak için arabamı satmıştım, hemen gittim yeniden araba aldım ve memlekete gittik" ifadelerini kullandı.
TOPOĞLU'NDAN GENÇLERE ALTIN TAVSİYELER
Türkiye'de ilk doktor muayene plazasını hayata geçirdiğini anlatan Topoğlu, "Her branştaki doktorların taleplerini karşıladım, şu an bu plazada 100'ün üzerinde doktor var ve bir tane boş yerimiz yok. Buraya gelen hastaların yüzde 60'ının yabancı olduğunu görünce bu sefer de 'barınma yeri yapacağım' dedim. Çocuklarım 'plazanın daha kredisi bitmedi, sen ne yapıyorsun' dediler. Oteli aldım ve inşaata başladım. O oteli de pandemi döneminde açtım. İlk misafirimiz İngiltere'den geldi, yüzde 100 doluluğa ulaştık. Param olarak bir işe hiç girmedim, hep parasız işe girdim. Ama projeye inandım. Ayrıca yakında bir kitabım çıkacak. Gençlere de bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Genel de 'o zaman öyleymiş, imkanlar daha iyiymiş' diye bir söz vardır. Bugün de aynı şeyi ben söylüyorum. 3 sene sonra bugün için de aynı şey söylenecek. Bu sürekli böyle devam edecek. Bunu kendinize mazeret olarak görmeyin. Ayrıca iddialı ve idealist olmaları gerekiyor. Aynaya bir bakın ve kendinize 'ben bir şey olmalıyım, ne olmalıyım' diye sorun. Kendinizi keşfedin, ben de öyle yaptım. Önüme bir hedef koydum ve yol aldım. 'Param yok, annemin ve babamın da parası yok, gideyim bir yerde çalışayım' derseniz bir yere varamazsınız. Eğer bir yerde maaşa mahkumsan hiçbir idealin yerine gelmez. Kendinizi keşfedin, o uğurda büyük hayaller kurun ve sonra da onun peşinden koşun. Ben okutulamadım ama bu yaşıma kadar günde 10 gazete okurum. Gençler lüften mazeretlere sığınmayın, eskiden Amerika fırsatlar ülkesiydi şimdi Türkiye fırsatlar ülkesi, sen yeter ki kıpırda ve harekete geç. Elbette benim de kusurlu ve hatalı yanlarım vardır. Bu yaşımda 05.00'te ayaktayım. Dolayısıyla dünden kalan sorumlarım varsa bunu asla kafamdan atamam. Evimden çıkarken bildiğim bütün duaları okurum ve Allah'ıma yalvarırım, 'Allah'ım bana vermek üzere ver' derim. Veren el olmak için çabalıyoruz" şeklinde konuştu.
En Çok Okunan Haberler